8 Kasım 2015 Pazar

Burada hakimler var; Berlin.

2014 yılını Atina, Selanik, Roma ve Belgrad seyahati ile tamamlamıştım. 2015 için yeni bir rota gerekecekti.. Yolda olmak, yola çıkmak. Bizim gibi özel şirket çalışanlarının en ufak tatilini bile seyahatle değerlendirdiği, İstanbul'un kaosundan kurtulmak için yılda 3 - 4 kere hafta sonlarını İzmir'de değerlendiren, bununla yetinmezse Tekirdağ'daki yazlığa giden birisi olan ben için yıllık izinler bulunmaz nimet. Hele bir milli bayramlar hafta sonuyla birleşebiliyorsa, ne ala memleket! 2015 yazı için tüm planlar Mart ayında başlamıştı. Rota belirlendi; Berlin, Köln, Amsterdam, Brüksel, Paris. Ancak bu rotaya Bonn, Eindhoven, Genk gibi ara duraklar eklenecekti. İşte başlıyoruz..

PLANLAMA: EN UCUZ SEYAHAT
Her seyahatin en zor aşaması aslında planlama aşamasıdır. Birde elinizdeki gün sayısı kısıtlı, gezilecek şehir sayısı fazla ise neredeyse tüm detayları göz önüne almak zorundasınız. Elinizde bir checklist; gezmeniz ve mutlaka görmeniz gereken yerler.. Birde keşfetme duygusu. Ramazan ayının son iki haftası, üzerine de birde bayram arefesi. Tatil için son derece güzel bir zaman dilimi görünüyor, bayramı aileyle geçirerek onları mutlu etmeyi ihmal etmiyorum. Tıpkı geçen seneki gibi.. Mart ayında başlayan planlama süreci, Mayıs başında bitmişti. Mart ayında Pegasus'tan 75 TL'e alınan uçak biletleri; kart kampanyasıyla birlikte hediye edilen dönüş bileti. Berlin - Köln arası geçiş için Megabus'ten 1.5 $'a alınan tek yön bilet; Köln'de çok samimi arkadaşım Yasin'le buluşucam nasılsa.. Oradan sonrası rahat, Brüksel'e kadar. Brüksel - Paris arası geçiş için Thalys'den alınan hızlı tren bileti; 30 $. Bütün ulaşım masraflarını sadece 75 TL + 32 $'a tamamladım. Konaklama kısmında da Berlin için aranan hostel Alexanderplatz'da bulundu; Pangea People. Köln için konaklayacak yer aramama gerek yoktu, söylemiştim çok yakın arkadaşım Yasin var. Ailesine buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum, muazzam bir misafirperverlik gösterdi. Sevgili annesi, evimde gibi hissetmemi sağladı. Yasin'le birlikte olacağımız süre boyunca konaklama konusunda bir alternatif aramadık, tek sürprizi Amsterdam'da yaşadık. Onu da kaleme alacağım.. Brüksel için aranan hostel tren istasyonunun çok yakınında; Brxxl 5 City Centre. Paris için aranan hostel şehrin göbeği olarak adlandırabileceğim Anvers metro istasyonuun karşısında yer alan; Le Regent Montmartre. Tüm konaklamalar için ödenen toplam ücret 75 Euro. Elbette son dakika sürprizi yaşadığımız Amsterdam ve Yasin'lerdeki konaklamayı saymıyorum. Amsterdam'da iki kişilik oda için 50 Euro verdiğimizin iç detayını belirteyim, ki Yasin'ler için herhangi bir değer biçmek söz konusu bile değil.

Masrafların toplamı; 75 Lira + 32 Dolar + 75 Euro. Haziran ayında tüm işlemleri tamamladığımı düşünürsek (Dolar = 2.6 TL, Euro = 2.9 TL) hepsinin TL karşılığı 375 TL. Yurt dışı seyahatleri kapsamında çok önemli bir rakam olmadığı gerçeği ortada.

AVRUPA'NIN KÜLTÜR, EKONOMİ BAŞKENTİ: BERLIN
Schengen alındı, pasaport tamam, yıllık izin tamam, seyahat planlaması yapıldı, uçak biletleri ayarlandı, Booking'den oteller ayarlandı, şehirler hakkında ufak infolar elde edildi. E o zaman, şimdi şehri keşfetme zamanı! Ancak vize hakkında ufak bir detay vereyim.. Almanya'dan vize talebi yaptığımda tüm belgelerim eksiksiz, seyahat planı kusursuz ve tüm güvenceler olmasına rağmen 17 günlük vize için 15 gün beklettiklerini belirtebilirim. 16 gün seyahat edeceğimi göstermiştim, 17 gün vize verdiler. Geçtiğimiz sene Yunanistan'a başvurum 3 günde sonuçlanmış, 6 aylık vize verilmişti. Almanlar karşısında "En az 6 aylık" umudum vize sürecinde "Ya vermezlerse" korkusuna dönüştü. Allah'tan sıkıntı yaşamadım.

7 Temmuz sabah uçuşuyla Berlin yolculuğu başladı. Her yeni seyahatte olduğu gibi, yeni bir macera, yeni bir meydan okuma. Uçuş sırasında tanıştığım Ece ile son derece keyifli bir yolculuğu geride bırakmıştık ki, Ece'nin daha önce defalarca Berlin'e gelmesi havalimanından şehir merkezine rahatlıkla ulaşmamı sağladı. Havalimanından iner inmez, Almanların muhteşem demiryolu bağlantısı S-Bahn & U-Bahn kardeşleri kullanarak şehrin merkezine ulaştık. Hosteli şehrin göbeği olan ve Alex olarak adlandırılan Alexanderplatz'ın çok yakınında seçmiş olmam erkenden hostele yerleşmeme olanak sağladı. Çantayı hostele bırakıp, şehri keşfetme zamanıydı. Info'dan alınan harita, elimdeki seyahat ipuçları ve not defterim. Seyahat rotası kapsamında 2 gün Berlin'de kalacağım, sonrasında gece otobüsüyle Köln'e hareket. Yürüyerek, metroyla, trenle.. Bir şekilde Berlin'i keşfetmem gerekiyor! Temmuz ayında bir açan, bir kapatan havasıyla; 30 derece sıcaktan kavurduğu saat diliminde dolu yağmasıyla. Avrupa'nın kültür, ekonomi ve sosyalist şehri Berlin'e hoşgeldiniz!

 
Almanya bize çok uzak bir ülke değil, aile olarak. Babamın bir takım akrabalarının halen Almanya'da olması, çok yakın arkadaşımın orada yaşıyor olması, Türk nüfusunun çok fazla olması ve tarih boyunca bizimle ilişkilerinin bulunması tarih meraklısı benim için çok yabancı bir ülke olmamasını sağlıyor. I ve II. Dünya Savaşları'nı kitaplardan okuyan, filmlerden izleyen ve özellikle Adolf Hitler'i araştıran birisi olarak Berlin özel bir noktada yer alıyor. Gitmeden önce checklist'te yapmam gereken herşey yazıyordu. Ne yemem gerektiği bile.. O nedenle çok zorluk çekmedim, ki ülkede neredeyse ikinci dilin Türkçe olması işleri daha da kolaylaştırdı. Almanya için size çok basit bir trick: Türk olduğunuzu söylemekten çekinmeyin ama tek bir şartla. Türkiye'den turist olarak geldiğinizi belirtin! Aksi takdirde Almanya'daki bizim vatandaşların yaşadığı/yaşattığı sıkıntılar nedeniyle davranışları biraz farklı olabiliyor. Tüm bu bilgiler ışığında, Berlin'de gezilecek ve görülecek yerlerin listesi şu şekilde;

Alexanderplatz Meydanı: Kaldığım hostele ev sahipliği yaptığı için sabah akşam Berlin'in en hareketli meydanı olan Alex'teydim. Bu kapsamda haritada ilk karşıma çıkan yerden başlamak daha uygun olacak diye düşünüyorum. Mitte bölgesinin en bilinen merkezi meydanı gerek yerlilerin, gerekse benim gibi turistlerin arkadaşlarıyla buluşma noktası. Atina'da bulunan Sytagma, Selanik'teki Aristotelus, Roma'daki Termini neyse Almanlar için Alex aynı anlamı ifade ediyor. Şehrin televizyon kulesi olarak dikkat çeken Fernsehturm'a ev sahipliği yapan Alexanderplatz'da yemek yiyecek, birşeyler içecek veya alışveriş yapabileceğiniz bir çok mekan yer alıyor. TV Kulesine çıkma şansınız bulunuyor, 12 Euro karşılığında. Gece yarısına kadar aktif olarak hizmet veriyor, üst katındaki döner alanda cafe&pub bulunuyor. Akşam yemeğinizi yiyebilir, birşeyler içebilirsiniz. Tercih etmedim, gerek şehri gece keşfetmek istemem, gerekse ilk akşam çok yorgun olmamdan dolayı. Ancak hiç fena görünmüyor, özellikle gece her saat değişen ışık renkleriyle. Bir ara pavyonvari bir hal aldı, o kadar olur. Mazur görün. Şehrin simgesi olması hedeflenen kulenin bir yeşil, bir kırmızı olduğunu düşünsenize.. Neyse, düşünmeyin.

Berliner Dom: Berlin Katedrali, içinde hiçbir zaman bir piskopos yaşamadığı için gerçek anlamda bir katedral değil. Şehrin en büyük katedrali olarak pazarlamasına rağmen.. Eşsiz bir mimarisi var. Katedral ilk olarak 1700'lerin ortasında Johann Boumann tarafından Barok tarzında tasarlanmıştır. 1822'de Karl Friedrich Schinkel neo-klasik bir tarzda yapıyı yeniden modellemiştir. 1894 yılında Alman imparatoru II. Willhelm kilisenin yıkılarak yeniden yapılmasını emretmiştir. Mimar Julius Raschdorff tarafından yeniden Neo-barok tarzında tasarlanan katedral 1905 yılında bitirilmiştir. II. Dünya Savaşı boyunca ağır hasar gören katedral, 1975-1981 yılları arasında bu kez mimar Günter Stahn tarafından tasarlanarak yeniden yapılmıştır. Ana caddede, yolun kenarında karşınıza çıkıyor ve sizi büyülüyor. Üstteki fotoğraf Dom'un karşı kaldırımından. Sabah 9, akşam 8 arasında hizmet veren Dom'un tepesine çıkmanızı öneririm. Berlin silüet olarak, karizma olarak önemli bir şehir değil ancak panoramik olarak şehri izlemeniz; yanınızda termosunuz varsa birşeyler içmenizi öneririm. Dom'u ziyaret etmek ve panoramik çatısına çıkmanın bedeli 7 Euro. 5 Euro'ya indirimli bilet var, ki indirim tüm dünyada olduğu gibi U25, Öğrenci, Çocuk ve Yaşlılar tayfasına ait. ISIC kartınızı göstermeniz indirim için geçerli, bilginiz olsun.

Reichstag: Bir parlamento binası düşünün. Kafanıza göre girip çıkabildiğiniz, rezervasyon yaparak muhteşem cam mimarisi olan çatısında gezebileceğiniz. Almanların tarihinden duydukları utanç tüm dünyanın malumu. Adolf Hitler'in bu binaya ayak basmamış olmasından gurur duyuyorlar, ilginç bir tarih anlayışları var. Mühendislik ve mimari harikası olan bu binanın çatısının turistlerin uğrak noktası olmasına bakmayın. Bambaşka bir özelliği daha var. Cam çatıya vuran ışığı parlamentonun aydınlatılmasında kullanırken, çatının belli bölgelerinde bulunan güneş panellerinden elektrik üretiliyor. Ayrıca mevcut bulunan bazı düzenekleri değerlendirmeyi ihmal etmemişler ve yağmur suyunu geri dönüşümlü olarak kullanıyorlar. Efendim, Alman harikası mı demiştiniz? Kesinlikle, öyle!

Brandenburger Tor: Brandenburg Kapısı adıyla bilinen şehrin en ünlü yapıtı. Almanya'nın Berlin şehrinin ana sembollerinden biri. Hemen kuzeyinde Reichstag bulunuyor. Soğuk savaş boyunca, Reichstag Batı Berlin'de, Brandenburger Kapısı Doğu Berlin'de bulunmuş. Kapı 1788-1791 yılları arasında yapılmış. Brandenburg Kapısı on iki sütuna, altı giriş kapısına ve altı çıkış kapısına sahiptir. Sütunlar, toplam beş yol oluşturur, vatandaşların sadece dıştaki iki kapıyı kullanma hakları vardı. Ortadaki yol ise kraliyete ve önemli trafik geçişlerine ayrılmıştı. Kapının en üstünde Quadriga vardır. 1806'dan sonra, Napolyon, Jena-Auerstedt Muharebesi'nde Prusya'yı yenince Quadriga'yı yerinden söktürdü ve Paris'e götürdü. 1814 yılında Prusyalı General Ernst von Pfuel Napolyon'u yenip Paris'i ele geçirince Quadriga'yı geri aldı ve Berlin'e geri getirdi; Quadriga'daki zeytin dalı, Demir Haç ile değiştirildi. Naziler iktidara gelince, kapıyı sembol olarak kullanmaya başladılar. II. Dünya Savaşı boyunca kapı tahrip oldu ama tamamen yıkılmadı. Doğu ve Batı Berlin hükümetleri kapıyı restore ettiler fakat kapı 1961'e -yani Berlin Duvarı yapılana kadar- açılmadı. Berlin'in tek arta kalan kapısı eskiden özellikle şehrin doğu ve batı olarak ayrılmasına yönelik varlık gösterirken, duvarın yıkılmasından bu yana artık Almanya Birliğinin Simgesidir.

Berlin Duvarı: Almanya'nın tarihinden utanç duyduğu noktalardan birisi hiç kuşkusuz Berlin Duvarı. Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya'ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin'de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar. Batı'da yıllarca Utanç duvarı olarak da anılan ve Batı Berlin'i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya'nın, isteyen vatandaşların Batı'ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı. Elinizdeki haritada işaretini çok zor göreceğiniz, herhangi bir tabelası - ismi veya plaketi bulunmayan Berlin Duvarı'nı haritada bulmayı geçtim Alman birisine "Bu meşhur Berlin Duvarı mı?" diye sorduğumda "Maalesef" cevabını almamla dumura uğramam bir oldu. Checkpoint Charlie noktasına giderken yolun sağında kalan bu utanılası duvar size eşlik ediyor. Ama söylediğim gibi, turist info'dan temin edeceğiniz haritada "Berlin Wall" gibi bir şekilde belirtilmiyor. Bulmak size kalmış, bol şans!

Holocaust: Holokost; Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Partisi’nin yönettiği Nazi Almanyası döneminde, işgal edilen sınırlar içerisindeki yaklaşık altı milyon Yahudinin (kaynaklara göre bu ölü sayısı değişir) sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isim. Almanya’nın başkenti Berlin’de Holokost’da hayatlarını kaybetmiş Yahudilere adanmış bir anıt mezar var. ABD kökenli bir mimar olan Peter Eisenman ve Birleşik Krallık kökenli bir mühendislik firması olan Buro Happold tarafından tasarlanmış olan anıt mezara 19.000 metrekarerlik bir alana yayılmış 2.711 adet beton bloklardan oluşmaktadır. Bu betonarme bloklara dik enine yükselen yekpare kütleler olmaları nedeniyle stel de denir. Her biri 2.38 metre uzunluğunda, 0.95 metre genişliğinde ve 0.2 ile 4.8 metre arası değişen yüksekliğe sahip bu stel kütlelerin üzerinde Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerden oluşan Talmud’un birer sayfası yer almaktadır. Anıt mezarın tasarımcısı Peter Eisenman’a göre bu tasarımın amacı oldukça rahatsız edici ve kafa karıştırıcı bir ortam yaratmaktadır; böylelikle bu tasarımlar sözde düzenli olan bir sistemin insanlıkla bağının kopmasını simgelemektedir. Kafa karıştırmaktadır da.. Canınızı sıkan, içinizi acıtan, keyfinizi kaçıran. Gezerken bile düşündüren, yüreğinizi dağlayan bir yapıt. İçinde koşturan çocukların sesini duyduğunuzda beyniniz size bir oyun oynuyor.

Check Point Charlie: Berlin'de turistlerin en yoğun olduğu bölgelerden birisi, kuşkusuz Çarli Kontrol Noktası. Yahudi Anıtı ve Berlin Duvarı'nı tanımlarken "Utanç Anıtı, Utanç Duvarı" gibi kelimelerle ifade eden Almanlar her ne kadar bu yapıları pazarlamasalar da, ABD'nin kontrol noktası olarak kabul edilen CPC'yi güzel bir şekilde pazarlıyorlar. 1960'lardan itibaren Doğu Almanya’nın içinde ciddi bir bölünme yaşayan Batı Berlin şehrinin 3 ana bölgeye ayrılan (Amerikan, İngiliz ve Fransız) noktalarının kesiştiği Amerikan sektöründen Sovyet yani doğu Berlin sınırına geçtiğiniz nokta. Soğuk savaş yıllarının adeta bir sembolü olan bu nokta özellikle Rus ve Amerika'nın tanklarının sürekli karşı karşıya kaldığı bir bölge, ki II. Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra 27 Ekim 1961'de bu noktada karşı karşıya gelen Sovyetler Birliği ve ABD askeri birlikleri, panzerleri 16 saat boyunca tek bir kurşun atmadan karşılıklı beklemişlerdir. O tarihte atılacak tek kurşunun 3. Dünya Savaşının başlangıcı olacağı düşünülmektedir. Söz konusu gerginlik, zamanın ABD başkanı JF Kennedy'nin dönemin Sovyet Başkanı'yla yaptığı görüşmeler sonucunda giderilmiştir. Sembolik olarak orada bulunan kulübenin önünde ABD askeri uniforması giymiş askerlerle fotoğraf çektirmek 1 Euro olsa da, elinizde varsa 1 Dolar vererek fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Fotoğraf çeken, paraları toplayan abinin Türk olduğunu belirteyim. Asker selamını nizami verdiğimi gören siyahi kardeşim şaşırıp sorduğunda nereden bilecekti ki, bizde asker selamının doğuştan geldiğini! Dipnot; CpC'nin hemen karşısında bulunan McDonalds'da free-wifi var, kapının önündeki sandalyelerde oturup kullanabilirsiniz. Gayet güzel çekiyor. Aklınızda olsun.

Postdamer Platz: Şehrin en önemli meydanlarından birisi. Potsdamer Platz Meydanı şehrin eski kalbidir. Doğuda eski şehir içinin ve o zamanlara ait yeni batı Berlin arasında bir trafik düğüm noktasıdır. Batıdan bağlanan Leipziger Platz ile birlikte doğrudan geçmişteki Potsdam Kapısının ve o zamanlara ait Berlin Gümrük ve Akzise duvarının önünde bulunmaktadır. İkinci Dünya Savaşına kadar Potsdamer Platz, çok sayıda birbiriyle kesişen tramvay ve otobüs hattına ve ilk ışık sinyal sistemine sahip aynı ismi taşıyan uzak gar ile Avrupa'nın trafik açısından en zengin yerlerinden biriydi. Savaşta neredeyse tamamen yıkılan Potsdamer Platz, doğu ile batı arasındaki kentsel arazi durumunda 40 yıldan fazla bir süreyi uyuyan güzel uykusunda geçirmiştir. Almanya'nın tekrar birleşmesinin ardından ise, bir metropolün tam göbeğinde eksiksiz çeyrek bir şehir oluşturulmasına yönelik benzersiz bir şans elde edilmiştir. Tarihinin yanı sıra Sony ve Daimler Benz tarafından inşaa edilmesiyle birlikte etkinliklerin odak noktası olan Postdamer Platz'ın içerisinde dünyanın en büyük oyuncak alanı olan Legoland bulunuyor. İçerisinde yer alan AVM'nin modern hali Arkaden ve Sony Center, ilgili meydanı bambaşka bir hale getirmiş durumda. AVM bölümünün "cadde" konseptinde olduğunu söylemek mümkün. Caddede yürüyor gibi içeriye girip, alışverişinizi yapıp veya kahvenizi içip sergilere, galerilere, etkinlik alanlarına geçiş yapabilirsiniz. Bizim burada her adım başı bulunan AVM'ler ile pek bir alakası yok. Görmenizi öneririm. Ben gezdikten sadece 1 ay sonra Legoland'in bu topraklara gelmesi de bana büyük bir ironi oldu. Postdamer'in en turistik alanlarından birisi olan Sony Center'da ücretsiz wifi var. Bilginiz olsun.

NE YEMELİ, NE İÇMELİ, NE YAPMALI?
Berlin'de metro ve tramvay hatlarını sınırsızca kullanmanız için günlük (öğrenci) 4 Euro gibi bir bedel ödemeniz gerekiyor. Kusursuza yakın bir sistemleri var ve şehrin hemen hemen tüm noktalarına giden bir demir ağları var. Ancak yürüyerek keşfetmenizi öneririm, şahsen Berlin'e bir gelirken bir de Berlin'den ayrılırken metroyu kullandım. Diğer tüm gezilerde, keşiflerde yürümeyi tercih ettim. Bisiklet kiralamanız mümkün, şehri bisikletle gezebilirsiniz. Tercih sizindir. Ne yemeniz gerektiği konusunda; Almanların öyle muazzam bir mutfakları yok. Türkler biraz renklilik katmış ancak hotdog & currywurst konusunda Berlin'de mutlaka deneyim kazanmanız gerekiyor. Döner, kebap gibi çeşitler mevcut. Ve şunu iddia edebilirim, Berlin'de yediğim dönerler buradakilerden çok daha iyi! Museumisland'ı gezerken tanıştığım Heidi Christine ile önce birer bira içmiştik, sonrasında kendisi bana bir Türk yemeği olan "dunur" ısmarlamak isteyince, ClubMate ile birlikte (soğuk çayın gazlı hali) içi full dolu, muazzam yoğurt sosu olan döner ile tanışmış olduk. Ayrıca sandwichlerinin güzel olduğunu söyleyebilirim, özellikle S-Bahn & U-Bahn'ların içinde bulunan fırından alabilirsiniz. Adını hatırlayamadım ancak hepsinde aynı firma var, o yüzden sıkıntı yok. Ne içmeniz gerektiği konusunda; İçecek olarak ise hiç kuşkusuz bira. Biranın sudan ucuz olduğu şehirdir Berlin benim için. Marketten 0,80 Cent karşılığında aldığınız Heineken biranın en büyük rakibi 0.50cl naturel su. Avrupa'daki su mevzusu burada da geçerli haliyle ancak mineralli suları öneririm. Geziyorsunuz, keşfediyorsunuz. Yorgun düşmemeniz, kramp ağrıları yaşamamanız adına bu mineralli sular hayat kurtarıyor. Fiyatları da gayet uygun. Litrelik olarak alın, elinizde veya çantanızda olsun. Almanya'da herhangi bir içki yasağı bulunmuyor, bu nedenle istediğiniz yerde insanları rahatsız etmeden içkinizi içebilirsiniz. Otobüste, metroda, parkta, yürürken..

BAŞLIĞIN HİKAYESİ, BONUS: POSTDAM
Berlin'e trenle yaklaşık yarım saatlik bir mesafede bulunan Postdam bölgesi, Brandenburg eyaletinin başkenti olarak karşımıza çıksa da bambaşka bir hikayeye ve doğal güzelliklere sahip. Unesco Kültür Mirasları listesinde Almanya’nın yer almasını sağlayan önemli yerleşim birimlerinden olan bu küçük şehir, muhteşem parkları ve doğa harikası bahçeleriyle sizi bambaşka bir aleme götürüyor. Görmeniz gereken yerlerin en başında hiç kuşkusuz tüm dünyanın adalet ve hukuk sistemine konu olan "Berlin'de de hakimler var!" cümlesinin ilk duyulduğu Postdam Sarayı geliyor. Sanssouci Parkı, dinlenebileceğiniz, ruhunuzu güzelliklerle doyurabileceğiniz bir park. Pek görkemli bu park, Sanssouci Sarayı başta olmak üzere pek çok önemli binaya da ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri de ‘yeni saray’ anlamına gelen Neues Palais. Mutlaka görün. Altın kaplama görünümündeki Chinese House da parkın bir başka zenginliği.

Peki nedir bu Postdam Sarayı'nın adının "Sans Souci Sarayı" olmasına sebep olan hikaye.. 
Prusya Kralı II. Frederik, Potsdam ormanlarında gezinirken bir tepeye ulaşır. Görür ki hemen yanında daha büyük bir tepe daha vardır ve bu tepenin üstünde bir değirmen kuruludur. Yüksek olan tepeye Saray yaptırmayı düşünmektedir. Değirmeni satın alarak bu hayalini gerçekleştirmek ister. Fakat değirmenci satışa razı değildir. Büyük Frederik değirmenciyi ikna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir bedel ödemeyi teklif eder. Sans-Souci, “Hayır. Değirmenim satılık değil” der. Kral bu cevaba kızar ve “Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun” diye sorar. “ Biliyorum, biliyorum” der Sans- Souci, “Sen de benim bu değirmenin tapulu sahibi olduğumu biliyor musun?” diye anlamlı ve ağır bir cevap verir. Kral çok öfkelenir..”Senin tapunda olsa rızan olmasa bile ben burayı zorla alacağım. Bakalım o zaman ne yapacaksın?” der. Değirmenci başını kaldırır ve atının üzerinde bütün ihtişamı ile duran Kral’a, sükunet için de “Berlin de hakimler var” der.

Berlin’deki Hakimlerin değirmencinin üzerinde yarattığı özgüven Büyük Frederic’de büyük etki yaratır. Kral bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun yanındaki daha alçak olan tepeye sarayını yaptırır ve bu sarayın adını da Sans-Souci Sarayı koyar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder